Kişiye Özel Netflix

26.12.2018 / Genel / Sinema

İnternet üzerinde birebir müşteri deneyimi yaşayamamak bazen işleri zorlaştırabiliyor fakat teknolojik gelişmeler bunun önüne geçmek üzere.

Sinemanın dijitalleşmesinin ve internetin en yaygın kullanılan sistem olmasının ardından tüm dünya kişisel bilgisayarlar üzerinden izleme keyfini yaşıyor. Bunda en büyük payı Youtube alırken, anlaşmalı yayınlar ve kendilerine ait yapımlar sunan internet platformları da kendine yer edinmeye başladı. İşte onlardan biri de, ülkemizde son birkaç yılda popüler olan Netflix mecrası.

Belki her biriniz en azından ücretsiz deneme süresinde üyelik açmışsınızdır bu platformda. Hepinizi karşılayan ana sayfanın aynı olduğunu mu düşünüyorsunuz? Hayır, değil. İlk karşılaştığınız sayfa, sizin için kişiselleştirilmiş, bu zamana değin internet kullanımınızdan yola çıkarak oluşturulan algoritmaların bir sonucu. Pek tabi, siz sistemi kullandıkça güncellenecek sonuçlar.. Çünkü amaç yalnızca sizin seveceğiniz şeyleri sunmak değil, ayrıca ilginizi çok fazla çekmeyen bir türü de ana sayfanızda gördüğünüzde sizi izlemeye teşvik etmek. Netflix bu sistemi şu şekilde özetliyor:

Binlerce başlığa yayılan bir katalog ve yüz milyondan fazla hesaba yayılan farklı bir üye tabanı ile, her üye için doğru olan başlıkları tavsiye etmek çok önemlidir. Netflix kişiselleştirilmiş öneri sisteminin temel amacı, üyelerimizin her birinin önüne en doğru içeriği çıkarmaktır. Peki seni bir öneriyi izlemeye değer olduğuna nasıl ikna edebiliriz? Bu soruyu cevaplamak kritik öneme sahiptir. Bunun üstesinden gelmek için, filmleri/dizileri, tipografileri, türleri hatta aksiyon, dram, aşk vb. her duyguyu barındıran görüntüleri dahi sentezlemekte ve geleneksel medya sunumlarından farklı bir yol izlemekteyiz.

Ben kendi adıma deneyimledim. Açıkçası çok tatmin edici bir içerik yoğunluğuna rast gelmedim ama Netflix benim çizgi dünyasına ilgi duyduğumu biliyor gibiydi. Daha ilk açılışta ana sayfasında bulduğum “Adventure Time” ve “Patron Bebek” çizgi dizileri beni can damarımdan vurmaya yetmişti. Fakat üyeliğim bitene kadar ben onları çoktan tüketmiştim ve orada daha fazla bulunmam için bir sebebim kalmamıştı.

Fakat bunu şu şekilde düşünmeyin; ana sayfada örnek çizgi diziler yer alıyordu ve sen herhangi birine tıkladıktan sonra zaten “ilgilenebileceğin diğer videolar” olarak sana, yine çizgi film/animasyon kategorisinden filmler gösterdi. Ardından sen de kendini sistemin içerisinde buldun. Hayır, söz konusu sistem çok daha spesifik. Başta da söylediğimiz gibi, sadece sizin ilgilendiğiniz şeylerle ilgilenmiyor. Aynı zamanda ilgilenmenizi istediği şeyleri de sizi farklı şekillerde sunuyor. Nasıl mı? Eğer siz aşk ve romantik türleri ağırlıklı olarak seyreden bir izleyiciyseniz, Good Will Hunting (Can Dostum) filmi ana sayfanıza Matt Damon ve Rachel Majorowski’nin olduğu görselle, eğer komedi türünde şeyler izleyen bir izleyiciyseniz Robin Williams’ın olduğu bir görselle düşüyor.

Ya da, çoğunlukla Uma Thurman filmlerini izlemişsiniz, Pulb Fiction filminin görselini Uma Thurman ile, yine aynı şekilde John Travolta filmlerini yoğunlukta izliyorsanız, filmin görselini John Travolta ile buluyorsunuz.

Tabi bu kusursuz bir sistem değil. Burada amaç üstü amaç, kişilerin üyelik sürecini uzatmak ve bu işi tüketmeye devam etmesini sağlamak. Sistemler de bunun için elinden gelenin en iyisini yapıyor. Bu süreci bazı kişiler, bilinçli yönlendirme yapıldığı gerekçesiyle dikte etmek olarak yorumluyor fakat bazıları da, kişisel araştırma zahmetinden kurtulduğu için bir hizmet olarak görüyor. Ve Netflix gibi mecralar da, bu hizmeti almak isteyen kişilerin, daha sağlıklı yönlendirmeler almaları için üye olarak kalmaya devam etmesini istiyor.

Bu konuyu negatif açıdan değerlendiren “Filme Gitmeden Önce” ekibinin, durumu beyin yıkama olarak nitelendirdiği, “Netflix Algoritması Beyninizi BÖYLE Yıkıyor” adlı keyifli videosunu seyrederek durumu daha detaylı gözlemleyebilirsiniz. Fakat, şahsen ben sistemi “hizmet” olarak görmeyi tercih edenlerdenim. Karar sizin?