İlâhî Vahiyler ve Karşısında Elçiler

25.12.2018 / Din

Kur’an’ı Muhammed yazdı diyorlar. Başına ne geleceğini bilmiyorlar. Rasül de sınırı geçemez, Kur’ân’a müdahale edemez.

İlâhî Vahiyler ve Karşısında Elçiler

Gelmiş geçmiş tüm elçiler, “İlâhî Vahyi” harfiyen dinlemiştir. Aksatanlar, Rabbimiz tarafından ikaz edilerek doğru yola evirilmiştir.

“Uç[1] Elçi” de kendinden önceki elçilerin peşinden gitmiş, izlerini adım adım takip etmiştir.[2]

     Bakara 120

     120.   Memnun olmazlar senden Yahudiler ve Hıristiyanlar, katılmadıkça onların milletine;

                De ki: Asıl rehberlik, Allâh’ın rehberliğinin ta kendisidir; [siz geliniz Allâh’ın hidâyetine]!

                [Sakın ha]! Sana gelen ilimden[3] / Kur’an’dan sonra, onların heveslerine tâbî olursun,

                [O vakit, seni] Allah’ın dışında [kurtarabilecek] ne bir veli ne de bir yardımcı bulursun.

     (İsrâ 73-75)

     73.      Az kaldıydı ki onlar,

                Seni, sana vahyettiğimizden ayıracaktılar.

                Bildirdiğimiz dışındakini bize isnat etmen için seni fitneye / tuzağa şürecektiler; (5/49)

                Başarabilselerdi, işte seni olsa olsa ancak o zaman halîl / candan dost edinecektiler. (68/8-10)

     74.     Sabitlemeseydik seni / sebat ettirmeseydik [indirdiğimiz Kur’an vahyinde],[4]

                Birazcık da olsa bulunabilecektin sen, kendilerine meyil eyleme eğiliminde. (56/80, 81)

     75.      Tattırırdık sana o zaman, hayat ve ölüm acısının katmerlisini;[5]

                Bulamazdın hem, bize karşı kendine yardımcı olacak birisini. 17/86

     Zührûf 43-45

     43.     Sana vahiy edilene sımsıkı sarılasın!

                O takdirde sen dosdoğru bir yoldasın. (36/61)

     44.     Senin için de kavmin için de ikaz / uyarı cidden bu Kur’an’dır;

                Yakında hepinizin (onun tatbikine dair verilecek) bir hesabı vardır.

     45.     Soruştur senden önceki elçilerimizden / yap şununla ilgili araştırmalar!

                Tayin etmiş miyiz biz, Rahman'ın dışında ibâdet / kulluk edilecek ilâhlar?

     Hâkka 40-52

     40.      Ki o kitap, şerefli bir elçinin (Allah’tan aldığı) sözüdür;

                (Aradaki o elçi şereflidir, yani türünün en iyisidir / özüdür).

     41.     O bir şair sözü değildir; ne kadar az inanıyorsunuz?

     42.     Bir kâhin sözü de değildir; ne kadar yüzeysel düşünüyorsunuz.

     43.     O, âlemlerin Rabbinden [gelme]dir;

                Rabbülâlemîn tarafından indirilmedir.

     44.     Nebi, kısmen bile söylemediğimiz sözler üretseydi,

                Uydurduğu bu sözleri de şayet bize isnat etseydi,

     45.     Biz O’nu sağ elimizle / gücümüzle yakalardık;

     46.    Sonra şahdamarını kesip (başını) koparırdık.

     47.    Bunu yapmamıza asla mâni olamaz içinizden hiçbiriniz;

     48.     Müttakîler[5] için, şüphesiz ki bu Kur’an’dır tezkireniz / hidâyet rehberiniz. (2/2).  73/19 ve 74/49, 54-56

     49.     Biz kesinlikle biliyoruz ki, içinizden yalanlayanlar çıkacak;

     50.     Şu kesin ki, bu durum [neticede] kâfirlerin içlerini yakacak.

     51.     Muhakkak ki bu Kur’an, kesin bir hakikattir elbet;

     52.     Öyleyse sen (ey kişi)! Azamet sahibi Rabbinin adına hareket et!

     Cinn 19-23

     19.     [Sırf] Allah’a kulluğa çağırınca [insanları] Allah’ın [Muhammed] kulu,

                Neredeyse üzerine çullanacaklardı, [kendileri şaşıranlar doğru yolu].

     20.     De ki: Ben sırf Rabbime kul olurum, [elinizden ne geliyorsa yapın]!

                Ben Rabbime kimseyi ortak koşmam, [siz kime tapıyorsanız tapın]!

     21.    Kuşkusuz ki ben size ne zarar verebilirim;

                Ne de herhangi bir fayda sağlayabilirim.

     22.    De ki: (Allah’a isyan edersem), Ona karşı ne kimse tarafından korunurum;

                Ne de Allah’ın dışında başka herhangi bir sığınak bulurum.

     23.    [Allah] bana, ancak kendisinden geleni tebliğ edersem yardım eder; (3/20. 5/67, 92. 13/40. 36/16-17)

                Ve risâletini / elçiliğini, eksiksiz yerine getirdiğim takdirde destekler.

                [Ben de dâhil], kim isyan ederse Allah’a ve Elçisine,

                [Atılır o], içinde ebediyen kalacağı cehennem ateşine.



[1] Uç, hem BAŞ hem de SON anlamına gelmektedir. Bu yüzden, SON demektense, UÇ demek tercihimizdir.

[2] 37/37

[3] Mutlak ilim, Kur’an’dır: 2/145. 3/19, 61. 4/162. 6/148. 7/33. 10/93. 13/37. 16/25, 27. 17/36, 107.

[4] [16/102]

[5] Kâfirlere azıcık meylin cezası buysa, küfre körü körüne rızanın cezası acep ne ola?

[6] Sakınıp sarılanlar